Haberler
Haber Kaynağı Seç

 

Aslı Erdoğan’a saldırmanın dayanılmaz çirkinliği


Göteborg. 15 Kasım Cezaevinde Yazarlar Günü’nde Aslı Erdoğan’ın şahsında Türkiye’de cezaevinde tutulan yazarlar gerçekliğine değiniyoruz. İsveç PEN Merkezi, Aslı Erdoğan için İsveç’in Stockholm, Uppsala, Göteborg, Vaxjö, Malmö kentlerinde okuma ve konuşmalar düzenledi.

Stockholm’deki etkinlikte Aslı Erdoğan’a verilen Kurt Tucholsky ödülü, annesi Mine Aydostlu’ya İsveç Kültür Demokrasi Bakanı Alice Bah Kuhnke tarafından verildi.

Bir demokrasi bakanlığının olması ilginç… Ve daha ilginci, bunun kültürün bir parçası olması.

Başka dikkatimi çeken, kültür ve demokrasi bakanının Yeşiller Partisinden olması… İsveç’te Sosyal Demokrat Parti Lideri Stefan Löfven başkanlığında kurulan iki partili azınlık hükümeti İsveç’i 3 Ekim 2014 tarihinden beri yönetiyor. 2014 seçimlerinden İsveç’in merkez sağ partisi Moderatların önderliğindeki blok başarısızlıkla çıkmıştı. Türkiye ise son meşru genel seçim olan haziran 2015’den sonra Hükümet kurmayı beceremedi ve bugünkü gayrimeşru ve hızla totaliterleşen otoriter rejimin önü açıldı.

Özgür Gündem’in bir kez bile toplanmamış olan Danışma Kurulunun üyeleri, Özgür Gündem gazetesi sahibi, yayın yönetmeni ve sorumlu yazı işleri müdürü hakkında, pek muhterem bir savcı ağırlaştırılmış müebbet cezası ve ağır hapis cezaları istiyor.

Gazetenin İmtiyaz Sahibi Sevgili Kemal Sancılı, Genel Yayın Yönetmeni Zana Kaya, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İnan Kızılkaya, yıllarını özgür basın geleneğine adamış isimler. Gazetecilik ödüllerine layık cesur insanlar. Onların şiddet uygulanarak yaka paça gözaltına alınmaları ayrı bir çirkinlik abidesi.

Basın özgürlüğü ile dayanışma çerçevesinde konulan bu dayanışma kurulu, pek muhterem keskin zekalı beyefendi tarafından, muhalif ve temel haklar savunucusu Özgür Gündem gazetesinin, arkasındaki “üst akıl” olarak sunuluyor.

Kendileri hep “üst akıl” altında çalıştıkları için başka bir dünyanın var olduğunu hayal etme yeteneğinden bile yoksunlar.

Gerçi bu totaliter rejimler ile darbeci cunta rejimlerin ortak özelliğidir.

Örneğin bizdeki “Üç Aliler” Divanı, az insanı sehpaya yollamadı. Hepsi Teşkilatı Mahsusa kökenli özel örgüt elemanları idi, bir hukukçu değil.

Yassıada Mahkemelerinin savcı ve yargıçlarını hatırlıyorum. Egesel ve Başolları. Hani, idam cezası verirken, “Sizi buraya tıkan güç böyle istiyor” diyen.

Hitler’in “Halk Mahkemesi” adlı, devlet güvenlik mahkemelerini hatırlıyorum, sanıkları aşağılayan Ronald Freisler’i hatırlıyorum. Her duruşma, hakim ve yargıçların ve salondakilerin eller havada “Heil Hitler!” diye reisi selamlaması ile başlardı. Bu halk mahkemesi Alman Parlamentosunun, Gestapo tarafından yaktırılmasından sonra kurulmuştu. Bu sabotaj solcuların üstüne yıkılmaya çalışılmış, Dimitrof ünlü savunmasını orada yapmıştı.

Ya da Stalin’in savcısı Vişinski’yi hatırlıyorum. Temizlikler sırasında, temizlik yapanların, Güleciler gibi temizlenme sırasının gelmesini… Sovyet Devriminin kahramanlarının, “Gestapo ajanı” suçlaması ile yargılanmalarını…

Çin’deki Kültür Devriminin Halk Mahkemelerinin, yazar ve bilim insanlarını, başlarına uzun soytarı kukuletaları giydirerek yargılamasını….

Denizleri idam sehpasına yollayan askeri hakimleri hatırlıyorum.

Türkiye’de Yeşiller Partisinin Kurucu Başkanı, Bilge Contepe, Özgür Gündem ile dayanıştığı için ağır bir suçlama ile yüz yüze. İsveç’teki Yeşiller Partisinin bir üyesi ise kültür bakanı!

İnsan Hakları Derneği Başkan Yardımcısı, nun Kurucusu, Eren Keskin, Aslı Erdoğan ile aynı suçlama ile yüz yüze. Eren Keskin uluslararası sayısız insan hakları ve hukuk ödülüne sahip.

Ya da barış için çalışmasından dolayı 12 Eylül diktası tarafından hapsedilen Bilim İnsanı, Dil Bilimci, Eleştirmen Necmiye Alpay’ın “Yeni Türkiye”nin mahpusu olması.

Bir başka kurul üyesi ise, Türkiye’de feminist gazeteciliği ’80’li yıllarda başlatanlardan Filiz Koçali.

Kadın ağırlıklı kurulun müebbetle suçlanması da “Yeni Türkiye”nin, kadınlara ve kadın hakları savucularına bakışını da yansıtıyor.

Aslı Erdoğan ile ilk tanışmam 1997 Frankfurt Kitap Fuarında olmuştu. Türkiye’den iki yazar ödül almıştı o yıl. Yaşar Kemal “Barış Ödülü”nü, Aslı Erdoğan ise, genç bir yazar olarak “Deutsche Welle Ödülü”nü. Bir anlamda Yaşar Kemal’in elindeki meşale Aslı’nın eline geçmişti. Yaşar Kemal kısa süre önce Kürt halkının haklarını ve barışçıl çözümü savunduğu için mahkum olmuştu. Şimdi ise Aslı, barışı, halkların haklarını savunduğu için yargılanıyor.

“Yeni Türkiye” ile eski Türkiye arasındaki fark mı? En azından Yaşar Kemal hapsedilmemiş, haksız cezası ertelenmişti. Bundan utanç duyan Başbakan Mesut Yılmaz, bir anlamda kültür bakanından ödül törenine katılmasını istemişti. Adamcağız Günter Grass’ın haşin fırçalarını sineye çekmişti.

Aslı’nın Tucholsky ödülünü alması çok anlamlı. Nazizmin yaman bir eleştirmeni olan Tucholsky, 1937 yılında, İsveç makamlarının iltica vermemesi nedeniyle intihar etmişti. Aslı Erdoğan Nazizm mukallitlerine karşı çıktığı için hapiste.

19.11.2016
TÜRKİYE
Ragıp Zarakolu


 

Haberler Biyografi Kitaplar Fotoğraflar Röportajlar Köşe Yazıları   İletişim Ana Sayfa
Design by medyanomi