El yakmadan yazılmaz
Her şeyin bugünkü gibi keskinleştiği dönemler meselelerin özüne doğru sorulara götürüyor bizi. “İnsan neden yazar?” örneğin. Ne için, kim için? “İnsan ne için yaşar?” sorusuna kadar yolu var bunun.
Bakırköy’de bir cezaevi kapısının önündeyiz; en son başka bir “nöbette” görüşmüş olanlar selamlaşıp sarılıyor. Hatta akademisyen Kıvanç Ersoy gibi, gazeteci Erol Önderoğlu gibi bir müddet cezaevinde kalıp da onlar için dışarıda “yalnız değildir” diye haykırılanlar da var. Ellerdeki karton afişlerde “Özgür Gündem susturulamaz”, “Özgür düşünce susturulamaz” ile birlikte bolca “Aslı Erdoğan yalnız değildir” de var. Aramızdaki dikenli telli yüksek duvarların ardında aynı uçakların, aynı su tankerlerinin gürültüsünü, bu sloganları o da duyuyor belki ama Aslı Erdoğan içeride yalnız. Tıpkı kimbilir ne zaman kendisine “İnsan neden yazar?” sorusunu sorduğundan beri. Ne için yazacağına yalnız karar verdi. “El yakmadan yazılmaz. Okuduğum, benimsediğim, bir alın yazısı gibi üstlendiğim edebi bir cümle...” demiş bir yazısında da.
Yazdıklarından, düşündüklerinden dolayı tutuklanan içerideki başka biri olsaydı, Aslı Erdoğan da dışarıda, bu insanların arasında olurdu muhtemelen. İçerideki, o an ismini andığı arkadaşı, meslektaşı, ahbabı, diğer içerdekilerden imtiyazlı ve çok özel biri olduğu için değil, bunun nedenini bildiğinden. Neden peki? Korkutucu kılan ne? Sartre, her çağda yazarın sorumluluğundan söz ederken “adını koymanın” gücünden de söz eder. Bu bir mesuliyettir. Çağın hakikatlerini görmek, şahit olduğunu anlatmak, adını koymak bir güçtür, iktidarlar için ise risk. Çok güzel romanları, öyküleri var ama Erdoğan bu gücünü Özgür Gündem’de kullanmayı ve edebiyat “sektörü” içinde hijyenik bir kelimeler alemiyle yetinmek yerine tam da bunları anlatmayı tercih ettiği için tutuklu şu an.
Dün, Murathan Mungan hayatı boyunca tanıklık ettiği 12 Martları, 12 Eylülleri düşündüğünde bu kadar karanlık bir dönem yaşamadığından bahsetti; sözümüzü ve enseyi karartmamanın öneminden de. Bu dönemi ironisiyle bir Kafka romanına, bir Aziz Nesin hikâyesine benzetti. Erdoğan’ın dışında, kaleminden başka yaslanacak hiçbir şeyi olmayan herkes için mücadelenin lüzumunu o da andı.
Kapının önündeki Özgür Gündem çalışanlarıyla sohbet ederken Aslı Erdoğan’ın anlattıklarıyla “köprü” vazifesi gördüğünden dem vuruyorlardı ve bunun yarattığı korkudan. Bir tarafı bir tarafa anlatmak da hayli güçlü bir metafor aslına bakarsanız; meselenin adını koyuyor.
|