‘Waldo, neden burada değilsin?’
“İnsanı haksız yere hapse atan bir yönetim altında dürüst bir insanın asıl yeri cezaevidir.” Bu ünlü söz Henry David Thoreau’ya ait.
Thoreau’nun, 23 Temmuz 1846 günü bir geceliğine hapse girdiğini yazıyor tarihler. Amerikan hükümetinin Meksika’yla yürüttüğü savaşı finanse etmek amacıyla koyduğu “kelle vergisini” ödemeyi reddettiği için hapse girdiğini yazıyor tarihler. Ödeyeceği verginin, insanları öldürmek için tüfek ve mermi almaya harcanacağını ve savaşı Amerika’nın kazanmasının köleciliği yayacağını söyleyerek, ödemeyi reddettiğini yazıyor tarihler. Haberi alan yakın dostu Waldo Emerson’un ziyaretine gittiğini ve aralarında şöyle bir diyaloğun yaşandığını yazıyor tarihler:
“Henry, neden buradasın?”
“Waldo, neden burada değilsin?”
Köleliğin Amerika’da 1862 yılında kaldırıldığını hatırlatmak isterim, korkunç bir iç savaşın ardından; Thoreau’nun isyanını romantik bir direniş sayanlar için elbette bu hatırlatma!
Bugün, özellikle dünyanın bizim yaşadığımız kısmında ve diğer bölgelerinde Thoreau’nun hükümetine ve devletine yönelttiği itirazı hak etmeyen tek bir devlet yok. Dün de yoktu zaten! Köleci, kolonyalist, despot bir devletin yurttaşı olmadığını iddia edecek birileri varsa onlara söyleyecek bir sözüm var, tek bir cümleden ibaret: Kanla, gözyaşıyla, katliamla, soykırımla dolu tarihinize ve gününüze bakın! Gören bir gözünüz varsa… Kulağınızı tarihe, tarihinize çevirin, insan çığlıklarından ve acıdan başka ses duyamayacaksınız. Eğer hala duyuyorsa kulağınız…
Ve benim kulaklarımda Thoreau’nun sorusu yankılanıyor: “Waldo, neden HÂLÂ burada değilsin!”
Hukuka aykırı eylemin tek bir faili vardır, şayet devletten kaynaklanıyorsa bu eylem, tüm toplum sorumludur. Hepimiz yani. Bu eylemi şu ya da bu partinin, şu ya da bu bürokratın ya da devlet memurunun işliyor olması değiştirmez bu durumu. Suçlu tüm toplumdur. İşte bu ideaya bağlı biriydi Thoreau ve bu bilinçle soruyordu Emerson’a: NEDEN BURADA DEĞİLSİN, diye.
Bazı sorular cevapsızdır, bazıları cevabı mümkün sorulardır, ama diğer bazıları cevaplamaya zorlar insanı, yüzyıllar sonra olsa bile… Cevaplanmak zorundadır. Bir kez dile getirilmeyegörsünler, er ya da geç cevaplamaya mecbur bırakırlar muhataplarını. Çünkü insan “çözemeyeceği bir sorunu asla önüne koyamaz”. Asla!
Aslı Erdoğan’ın ya da Necmiye Alpay’ın ya da adını dahi bilmediğimiz binlerce siyasi tutuklu ve hükümlünün neden cezaevinde, içerde olduğunu sormanın hiçbir anlamı yok, anlamlı tek soru bizim neden dışarıda olduğumuz sorusudur.
Tarih yazar!
|