Özgürlük sizin elinizde değil, bizim içimizde
Biz aykırılar, biz ayrıksılar, biz vicdanlar, biz düzenin çarkına dişli olmayı raddenler; hayatın bir yerlerinde özellikle itiraz eden kısmında birbirimizle karşılaşırız. Ve aynı yanıkları üflemek ve ortak yaralara pansuman olmak için yola düştüğümüz için birbirimize kırk yıllık dost gibi selam verip muhabbette her an her yerden başlayabiliriz.
Aslı ile de yollarımız hep mağdurların, ezilenlerin, itilenlerin—kakılanların, düşüncesinden hapsedilenlerin, yıkılan/yakılan kürdillerine, sömürülen, dilsizleştirilmek, kültürsüzleştirilmek istenen Kürd halkına ses olmak için düş/tüğümüz yollarda çakıştık kimi zaman
Heyhat ki, sen misin vicdani ve insani inceliğinle topluma kötü örnek olan? Sen misin dayanışan, Sen misin zayıfın elini tutan, sen misin, bunca susturulmuşluğun içindeki çığırtkan? İşte o zaman haddini bildirecek egemen erkler gümbür gümbür gelir üzerine…
Önce alanların daraltılır, sonra; sözde “yasal takip’’ tacizler ve daha da olmadı kodese konulursun. Hele üreten biriysen, hele sahip olduğun ün sesini daha uzaklara taşıma tehsi arzediyorsa…. Aslı Erdoğan gibi Necmiye Alpay gibi düşünen ve gösteren kadınsan yerin yedi kat altı reva görülür bu ülkede. Sonra gelsin geride kalanlara sistematik sindirme politikaları…
Bu sistematik işkence ve sindirme politikaları bu ülkede ilk defa Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay’a yapılmıyordu elbet. Her düşünen üreten, soran, sorgulayan, itiraz eden nice aydın, yazar—çizer, sanatçıya da yapıldı tarihin çeşitli safhalarında. Egemenler böyle buyurdu, böyle istedi. Onların keyfini kaçıracak her aykırıya zulüm reva görüldü…
Ama üzgünüz egemenler! Sizin istediğiniz kalıba girmeyeceğiz. Zira biz hiçbir kalıbın insanı değiliz. Bizim derdimiz statüko, şan—şöhret değil; bizim derdimiz, neden bu dünyayı insanların eşit ve özgürce paylaşamadığı ile ilgili. Bizim derdimiz horlananlarla, ezilenlerle, sömürülenlerle… O yüzdendir ki nerede bir itilen, kakılan ve ötekileştirilen görsek onun yanında yer alırız.
Necmiye Alpay ilk defa uğramadı bu zulme, dili çok tehli bulunmuş bir dil bilimci olmalı ki, bir daha zindana kapatıldı. Dili onların yakıcı, yıkıcı silahlarından bile tehli olmalı, füzeden beter sınırlar ötesini bile vurabilen… Necmiye Alpay demokratik bir ülkede olsaydı, üniversitede kürsüsünde bilgi dağıtacaktı, kitapları okuyucuları ile sıcak buluşmaya çıkacaktı. Üzgünüz Necmiye Hocam her yanlış dönemin yanlış adamlarının zulümlünden nasibini almak da varmış. Senin ışığın senin içinde onu kim söndürebilir ki? Üstelik, özgürlük onların elinde değil bizim içimizdeyken
Aslı Erdoğan ne yaptı ki? Aslında bir şey yaptı “deli dolu güncesi’’nde insana dair acıyan yerleri not düştü. Zayıf ve kırılgan bünyesinindeki keçi inadının ve dehasının gücüyle dimdik durdu. O da biliyordu ki, bu zulüm arenasında “günah keçisi’’ olabilirdi.
Necmiye Alpay ve Aslı Erdoğan ürettikleri ve düşündükleri ile hatırlanacaklar, yaşam üretenleri yok edenler ise tarihin çöplüğüne süpürülecek.
Yazımı bitirirken acıyan yerlerinizden, dik duruşunuzdan, kararlılığınızdan ve kalbinizden de öpüyorum güzel kadınlar…
|