Haberler
Haber Kaynağı Seç

 

Taştandır bilinç...

Bitmeyecek bir öykü başlıyor yine. Kimi zamandillendirilen fakat koronun sesi altında duyulamayan...

”Bir mucize gibi bakabileyim diye hayata gözlerini bana bıraktı.” Aslı Erdoğan’ın son kitabı Taş Bina ve Diğerleri’nde kullandığı en etkileyici leitmotif bu cümle.

Erdoğan’ın eseri dört öyküden oluşuyor. Sonuncusu kendi içinde yedi bölüme ayrılmış ( başlangıç, insanlar, taşlar, düşler, kahkaha, öyküler ve sonlar ) olan ”Taş Bina” Ama ondan önceki üç öyküye de değinmeli.

İlki ”Sabah Ziyaretçisi’nde davetsizce gelen ölü misafirin yazarla bir öyküyü paylaşmasına tanıklık ediyoruz. İkincisinde sanatoryumda yatan altı hastanın kaçamak hikayesi var, adı ”Tahta Kuşlar”. Sonrakiyse hamile bir kadının düşüncelerini, hislerini anlatan ”Mahpus”. Ve ”Taş Bina”...

Ne ola ki bu? Gerçekten var mı? Yoksa sadece bir kurgu mu? Acaba bilinç dediğimiz olabilir mi?

Aslında hepimiz bir taş binanın içinde yaşıyoruz. H—A—Y—A—Tımız burada geçiyor. Dışarıda ne var ya da dışarısı kurarak kahkalarıyla bir türlü var mı bilemiyoruz? Topu topu beş katlı bu binadan öte değil dünya. Dünyamız... Taşlarla örülü, insanların düşler kurarak kahkalarıyla bir türlü sonunu getiremedikleri öykülerini yazdıkları —yazmaya çalıştıkları— bir yer burası.

Taştan... Yıkılması güç. Korunaklı. Yazın soğuk kışın sıcak. Dışarısıyla, diyerleriyle hep zıt olan... Her zaman çelişik...

H—A—Y—A—Tta hep kendimiz öncelikliyiz. Dolayısıyla adımız alfabenin ilk harfiyle başlamalı: A. Bizden sonrakilerle ilişkideyiz her zaman. Diğerleriyle... İnsanlarla, ölü olanlarıyla da, doğadakilerle, sadece görünenlerle değilhissedenlerle bile... Acaba bu yüzden mi bazen diyaloglarımız sessiz?

Sessiz ve genellikle tamamlanmamış... İlerliyoruz sürekli çünkü... Nerede? Bir labirentte. Arada çıkmaza giriyoruz. O zaman yardımımıza düşlerden bir melek geliyor. Kurtuluyoruz. Ama ya melek? Ölüyor. Çok hırpalandığından... Aldığı darbelere dayanamadığından... Bizim yüzümüzden... Katil kim? Biz miyiz?

Labirentte her adımda bir öykü yazılıyor. Ya bizim yaşadığımız ya diğerlerinin yaşadığı, rastlaştığımız...

Katılmak istiyoruz bazendiğerlerine. Onlar kendi şarkılarını söylüyor durmaksızın. Biz bu koroya eşlik etmek niyetindeyiz. Ama başaramıyoruz, hep yanlış notadan hep yanlış yerden giriyoruz. Böylelikle biz diğeri oluyoruz.

İşte o zaman taş binaya sığınıyoruz. Bitmeyecek bir öykü başlıyor yine. Kimi zaman dillendirilen fakat koronun sesi altında duyulamayan... Zamanla vazgeçiyoruz bizde. Artık taş binada hapsolmuş durumdayız. A da yok. Gitmiş. Giderken degözlerini bize bırakmışama bu sefer başka kimse olmadığından...



1.3.2010
TÜRKİYE
Büşra Burcu Ünker \ Notos Öykü


 

Haberler Biyografi Kitaplar Fotoğraflar Röportajlar Köşe Yazıları   İletişim Ana Sayfa
Design by medyanomi