Şu bizim Auscwıtz / 28.1.2015 |
Kaçmadan önce bile bir efsaneye dönüşmüştü Mala... Zalimin değil, en zalimin, alçakların değil, görülmemiş diplere alçalabilenlerin sağ kaldığı toplama kamplarında efsaneler gerçekten azdır... Hele Birkenau kadınlar kampında... Bazen bin kadının tek bir barakaya sıkıştığı, dışkıların dağ gibi yığıldığı, ‘seçmelerin’ her sabah yapıldığı, bayılan
Devamı
|
Bir kış yolculuğu / 21.1.2015 |
Kalabalıklar dağıldıktan sonra çıkıyorum sokaklara, akşamın yaslı karanlığına... Elektrikleri kesilmiş semtimde, sanki daha önce görmediğim sokaklar boyunca yürüyorum. Sokaklar, yollar, yan yollar, ara yollar... Yeni bir başlangıcı, bambaşka bir kayboluşu, bir başka geceyi vaat eden yol ayrımları... Yalnızlık, bütün sesleri
Devamı
|
Önce şaka sandık / 14.1.2015 |
“Olaylar olmasa yazacak ne çok konum olurdu.” (Karl Kraus) Bu sözün derin ironisini kavramak için haftada bir, bir “köşeden” — kimine göre kuş bakışı bir bakış sahneye, kimine göre indirimli arka sıra, kimisi içinse kulis— yazmanın çelişkilerini, açmazlarını tekrar tekrar yaşamam gerekiyormuş. Böyle haftalarda, olayların, olup bitenin
Devamı
|
Eşitlik, eşitsizlikler / 7.1.2015 |
Üç nokta art arda kondu mu, bir duraksamaya, boşluğa, tamamlanmamışlığa işaret eder ve bence noktalama işaretlerinin en anlamlısıdır. On küsur yıl önce, “kadın olmak,’’ diye yazmış, bir soluktan çok derin bir iç çekişle üç nokta koymuş, upuzun bir gecenin ardından ikinci cümleye geçebilmiştim. (Hala aynı, uzun, koyu, telve telve gece... Hep
Devamı
|
|