Dava / 20.9.2010 |
Bir hikâye yarışmasında jüri üyesi olmasaydım, o hikâyeye denk gelmez ya da sonuna dek okuyamazdım. Üç kişiye bıçakla yapılan ölümüne işkenceyi, parmak aralarını, mahrem yerlerini kesme vs. anlatan korkunç satırları... Basına Malatya Davası diye yansıyan, üç Hıristiyanın vahşice katledilmesi üzerine kurulmuştu hikâye. Bu davayla ilgili geli
Devamı
|
Yazılmamış / 18.9.2010 |
“Ölülerin safça ve kardeşçe bakışlara ihtiyacı var” der Semprun, sağ çıktığı Buchenwald toplama kampını, fırınları, üst üste yığılmış son günün ölülerini gösterirken. “Bir de anılmaya...’’ Kasım ayının başlarıydı. (Gene geçmiş, gene kişisel bir başlangıç! Herkes susarken konuşmak, herkes konuştuğunda susmak benim kötü bir alışkanlığım.)
Devamı
|
Son cümleler / 13.9.2010 |
Yollar, sokaklar, insan yüzlerinin berisine götüren izler... Kesinlikle hedefsiz bir yolculuk bu. Çünkü hedef belirlersen, bir tek onu görür ve aslında her şeyi kaçırırsın. Bin yaşındaki kökleri, altın parıltılı taşları, ağlayan kayaları, damarları, dehlizleri, karanlık ve anlaşılmaz çağrıları... Oysa belki gerçek öykün tökezlediğin taşta
Devamı
|
Kukla / 11.9.2010 |
Başka türlü dile getiremeyeceğim için bu sözcüklerle yetineceğim. 2007 Temmuzu’nda bir kaza geçirdim ve yandım. Daha mesafeli bir anlatımla, sayıların, olguların, insan deneyimini anonimleştiren kavramların arkasına sığınarak söylersem: Vücudumun yaklaşık yüzde onu ikinci dereceden yandı. Daha öteye gitmeyi, ‘yanma deneyimini ‘anlatmayı bug
Devamı
|
|